Batı Nil Virüsü Nedir, Belirtileri Nelerdir ve Tedavisi Var Mıdır?
Batı Nil Virüsü, 2010 yılından bu yana Türkiye’de görülen bir enfeksiyon hastalığı olarak sağlık yetkilileri tarafından takip ediliyor.
Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, 2010 yılında Türkiye’de 40 vaka bildirilmiş olduğunu ve bunun yüksek bir rakam olduğunu belirtiyor. Daha sonra vaka sayılarında bir azalma gözlemlense de, 2019 yılında İstanbul’da yaklaşık 20 vaka ile bir salgın yaşandığı ifade ediliyor.
Sağlık Bakanlığı, Batı Nil Virüsü enfeksiyonunun Türkiye’de bu yıl altı kişide tespit edildiğini açıklamıştı. Bakanlık, 22 Ağustos’ta sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Ülkemizde 2010’dan bu yana Batı Nil Virüsü Enfeksiyonu görüldü, 2024’te ise 6 vaka tespit edilmiştir” şeklinde bilgiler paylaştı. Ancak, bu açıklamanın ardından yeni bir güncelleme yapılmadı.
Vakalar Nerelerde Yoğunlaşmış?
Prof. Dr. Ergönül, 2024’te Türkiye genelinde vakaların arttığını belirtiyor ve özellikle İstanbul’da vakaların yoğunlaştığını ifade ediyor. İstanbul’daki en yüksek vaka sayısının, özellikle Küçükçekmece, Büyükçekmece, Beylikdüzü ve Avcılar gibi yerleşim yerlerinde görüldüğü aktarılıyor. Bu bölgelerdeki göl ve su birikintileri, sivrisineklerin yoğun olarak kümelendiği alanlar olarak öne çıkıyor.
İstanbul dışında ise Edirne, Kırklareli, Bursa, Adana, Osmaniye ve Antakya gibi şehirlerden de vaka bildirimleri alındığı belirtiliyor. Prof. Dr. Ergönül, Türkiye genelinde yüzlerce vaka olduğunu tahmin ediyor.
Prof. Dr. Yavuz ise Batı Nil Virüsü’nün, göçmen kuşlardan sivrisineklere geçebilen bir virüs olduğunu belirtiyor. Göçmen kuşların ve sivrisineklerin yoğun olduğu sulak alanlar, hastalığın yayılmasında önemli bir rol oynuyor. İstanbul için özellikle barajların çevresi gibi sulak alanlar, virüsün yayılmasında önemli noktalardan biri olarak ifade ediliyor.
Virüsün Sona Erme Zamanı
Uzmanlar, Batı Nil Virüsü’nün kaynaklandığı enfeksiyonların genellikle sonbahar aylarının sonuna doğru sona ermesini bekliyor. Ancak küresel iklim değişikliği bu süreci etkileyebilir. Prof. Dr. Ergönül, Batı Nil Virüsü’nün genellikle Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında aktif olan sivrisinekler aracılığıyla yayıldığını belirtiyor. Bu dönemin Kasım ayında sona ermesi bekleniyor. Ancak iklim değişiklikleri nedeniyle, örneğin İstanbul’da kar yağması gibi durumların bu süreci etkileyebileceği ifade ediliyor.
Prof. Dr. Yavuz, klinik çalışmalarına dayanarak, yaz ayları ile Eylül ve Ekim döneminde vakaların görüldüğünü, ancak Kasım ayında henüz herhangi bir vaka tespit etmediklerini belirtiyor.
Virüsle Mücadelede Alınması Gereken Önlemler
Batı Nil Virüsü ile mücadelede kamu kurumlarının yaptığı çalışmalar kadar, bireysel önlemler de büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, yerel yönetimlerin virüsle mücadelede önemli bir rol üstlendiğini belirtiyor ve İstanbul’daki iyi bir işbirliğini örnek gösteriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile Sağlık Bakanlığı arasında etkili bir koordinasyon sağlanarak, vaka görülen bölgelerde hızlı müdahaleler yapılıyor.
Bireysel olarak alınabilecek önlemler arasında, evlerde sineklik kullanımı, uzun kollu giysiler giyilmesi ve sinek kovucu spreylerin kullanılması öne çıkıyor. Ayrıca, sivrisineklerin yoğun olduğu bölgelerde cibinlik kullanılması ve kapalı alanlarda vantilatör ya da klima gibi hava dolaşımı sağlayan cihazlar kullanılması da tavsiye ediliyor.
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün önerileri arasında ise, evlerde su birikintilerinin önlenmesi ve sivrisineklerin ürediği alanların ortadan kaldırılması da yer alıyor. Boş teneke kutuları, su dolmuş saksıları gibi su birikintileri ortadan kaldırılmalı ve çevre temizliği yapılmalıdır.
Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ömer Ergönül, Batı Nil Virüsü ile ilgili olarak hastaneye başvuru gerektiren durumları şu şekilde açıklıyor: “Geçmeyen yüksek ateş, baş ağrısı, bilinç bulanıklığı, kol ve bacaklarda uyuşma veya güçsüzlük gibi belirtiler ortaya çıktığında, derhal bir doktora başvurulması gerekir” diyor.
Uzmanlar, Türkiye’de fazla tanınmayan Batı Nil Virüsü’nün ciddi şekilde ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Yavuz, “Hastalığın ülkemizde artık yaygın olarak görüldüğünü, birçok farklı şehirde vakaların ortaya çıktığını biliyoruz. Ancak bu hastalık hala çok az tanınıyor. Ciddiye alınmalı ve İstanbul’daki gibi çok paydaşlı bir mücadele yürütülmelidir” şeklinde uyarılarda bulunuyor.
Batı Nil Virüsü Nedir?
Mevsimsel olarak ortaya çıkan Batı Nil Virüsü, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Orta Doğu da dahil olmak üzere birçok bölgeyi etkileyen bir hastalıktır. Bu virüs, ilk kez 1937 yılında Uganda’nın Batı Nil bölgesinde bir kişide tespit edilmiştir ve o zamandan beri dünya genelinde yayılmaya devam etmektedir. Son 50 yıl içinde insanlarda görülen vakalar artış göstermiştir.
Virüsün yayılmasında kuşlar önemli bir rol oynamaktadır. Sivrisinekler, hastalığı taşıyan kuşların kanını emerek enfekte olur ve virüs, birkaç gün boyunca kuşun kanında dolaşır. Virüs, sivrisineğin tükürük bezlerine yerleştiğinde, bu sivrisinekler insanları veya at gibi hayvanları ısırarak virüsü bulaştırır. Virüs, doğrudan temasla bulaşmaz.
Batı Nil Virüsü, 1999 yılında İsrail ve Tunus’ta büyük bir salgına yol açmış ve ardından kuşlar aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne yayılmıştır. 2010 yılına kadar ABD’de ciddi salgınlara neden olan virüs, sonrasında Avrupa’nın farklı bölgelerine, özellikle kuş göç yolları üzerindeki Yunanistan, İsrail, Romanya ve Rusya gibi ülkelerde geniş bir şekilde yayılmıştır. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), 22 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, 2024 yılında Batı Nil Virüsü vakalarının Avusturya, Hırvatistan, Fransa, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Romanya, Sırbistan ve İspanya’da görüldüğünü bildirmiştir.
Virüsün Belirtileri Neler?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, Batı Nil Virüsü ile enfekte olan kişilerin yaklaşık yüzde 80’inde hiçbir belirti görülmemektedir. Ancak virüsün bulaştığı kişilerin yüzde 20’sinde Batı Nil ateşi olarak bilinen durum gelişmektedir. Bu hastalığın belirtileri arasında yüksek ateş, baş ağrısı, yorgunluk, vücut ağrıları, mide bulantısı, kusma ve bazen vücutta döküntü ve lenf bezlerinde şişlik bulunmaktadır.
Batı Nil Virüsü’nün insanlar üzerindeki doğrudan bir tedavisi yoktur. Enfekte olan kişiler, genellikle hastaneye kaldırılarak, solunum desteği ve diğer komplikasyonların önlenmesine yönelik tedavilerle desteklenir. Ayrıca, Batı Nil Virüsü için henüz bir aşı da geliştirilmemiştir.
Kimler Risk Altında?
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, özellikle 65 yaş ve üzeri kişilerle bağışıklık sistemi zayıf olanların risk grubunda olduğunu belirtmektedir. Prof. Dr. Yavuz, Batı Nil Virüsü’nün ciddi komplikasyonlara yol açabileceğini ve bazen ölümle sonuçlanabileceğini vurgulamaktadır.